Menü Kapat

Disiplinlerarası Bir Bilgi Aktarımı Uygulaması: “Akıllı Şehirler Ekosistemi İnşasında Teknoloji, İnsan ve Hukuk İşbirliği”

Akıllı Şehir

A. GİRİŞ

Yaşadığımız coğrafya başta olmak üzere, dünya üzerinde karşılaştığımız zorluklar o kadar yıldırıcı ki çoğu zaman zorluklarla mücadele etmek yerine, bunları yok saymayı tercih ediyoruz. Oysa daha yaşanabilir ve sürdürülebilir bir dünyayı gerçekleştirebilecek potansiyele sahip olduğumuz küresel tecrübe hikâyeleri ile sabittir[1]. Pandemi olarak kabul edilen ve etkilerine doğrudan maruz kaldığımız Covid-19 Salgını, pek çoğumuza, kişisel ve iç dünyamıza dönük meselelerimiz yanında, değişen dünya ve nasıl bir dünya istediğimiz hakkında da düşünme fırsatı yarattı.  

Birleşmiş Milletler (“BM”) Genel Sekreteri Antonio Guterres, 2020 yılı Nisan ayında yaptığı açıklamada, Covid-19 Salgınının BM’in kuruluşundan bu yana karşılaştığı en büyük sınav olduğunu belirtmiştir. Virüsün; özünde, toplumlara saldırdığına, yaşamları ve insanların geçim kaynaklarını yok ettiğine işaret eden Guterres; toplumlarımızdaki en savunmasız kişileri ekonomik yıkımdan korumak, ekonomik büyümeyi ve finansal istikrarı sürdürmek için acilen, cesur politik önlemler alınması gerektiğini, hükûmetlerin salgını kontrol altına almak, tüketim ve yatırımı desteklemek için harcamaları artırmaya ihtiyaç duydukları bir zamanda kamu harcamalarını azaltmaya zorlanabileceğini, kolektif hedefin dünyada “sürdürülebilir” bir yol izleyen esnek bir toparlanma modeli olması gerektiğini ifade etmiştir[2].

Covid-19 Salgının ekonomik büyüme üzerindeki etkilerinin sonuçlarını hep birlikte yaşıyoruz ve yaşamaya devam edeceğiz. Agamben’in ifadesiyle, “Gerekçesiz Bir Acil Durumun Yarattığı İstisna Hali Covid-19”’un bireyin özgürlüğü ve devletlerin ekonomik büyümeleri üzerindeki olumsuz etkilerini şimdilik bir yana bırakalım. Artan nüfus ve eşitsizlikler, iklim sorunları, yok olan kaynaklar ve bu problemlere bağlı olarak körüklenen savaşlar, dünyamızın çözüm bekleyen temel sorunları olarak görülmektedir. Alman Dünya Nüfusu Vakfı’nın (“DSW”) verilerine göre yaşadığımız dünya; 2020 yılında 82,3 milyon nüfus artışı göstererek 2021 yılına 7 milyar 837 milyon nüfus ile girdi. BM tahminlerine göre de 2050 yılında dünya nüfusu 9,7 milyar, 2100 yılında ise 11,1 milyar olacaktır. Ekonomik büyümenin şehirleşme üzerindeki etkileri ve sonuçlarından biri olarak nüfusun büyük çoğunluğunun şehirlerde yaşadığı görülmektedir. BM Ekonomik ve Sosyal İşler Dairesi’nin (“DESA”) 2018 tahminlerine göre bugün dünya nüfusunun %55’i şehirlerde yaşamakta olup; 2050’ye kadar bu sayıya 2,5 milyar kişinin eklenmesi ile dünya nüfusunun % 68’inin şehirlerde yaşaması öngörülmektedir. Bu gerçeklik, şehir merkezli sorunların gittikçe büyüyeceğine, arttırılmış kalite ve hizmet verimliliği ile daha iyi yaşama olanakları sağlamak bir yana, güvenlik, sosyo-ekonomik ve çevresel ihtiyaçları barındıran en temel insan hakkı olan “yaşam hakkının” güvence altına alınması için sürdürülebilir çözümler üretilmesi ve çözümlerin bir an evvel uygulamaya konulması gerektiğini ortaya koymaktadır. Çözüm üretme yolunda ulusal ve yerel kabiliyetler ve olanaklarla ilerlerken, şehirlerin ve dünyanın ihtiyaçlarını “Akıllı Şehirler” inşa ederek karşılayabilme potansiyelinin de belirgin varlığı, ulusları bu alanda politika belirlemeye ve aksiyon almaya zorlamaktadır.   

Bu çalışma ile amaçlanan; teknoloji-hukuk ilişkisindeki teori ve pratik alanlardan biri olan “Akıllı Şehir Kavramı” ve “Akıllı Şehir Uygulamaları” hakkında farkındalık yaratmak, odağında “insan” olan bu alanda, yönetişim[3] ve mevzuat yetersizliğini ortaya koymak ve hukukçulara, sadece teknolojik gelişmeler doğrultusunda ortaya çıkacak meselelerin çözümünde yeni bir hukuk yaratma/çözüm üretme konusunda değil; bireylerin teknoloji üretecek ve kullanıma sunacak bir ortamda yaşayabilmeleri, toplumun her kesiminden bireyin teknolojiye erişebilmesi için gerekli hukuksal güvenceleri sağlama konusunda da önemli roller düştüğüne dikkat çekmektir.    

B. DÜNYAMIZIN TEMEL SORUNLARI, ŞEHİR TANIMI VE ŞEHİRLEŞME

Yoksulluğun ve eşitsizliğin en çok yaşandığı yerler olsa da daha iyi fırsatlar ve daha iyi bir yaşam bulmak için şehirlerde yaşıyoruz. O halde şu soruyu soralım: Şehir nedir?

Bu soruya, birçok disiplin tarafından çeşitli cevaplar verilebilir. Şehrin maddi, fiziksel ve sosyolojik özelliklerinin tümü “şehir” kavramını tanımlar. Daha açık bir anlatımla, bir şehrin ulaşım olanakları, ortak yaşam alanları, üzerine kurulduğu coğrafi mekân, mimari özellikleri, kültür, sanat ve spor açısından sunduğu olanaklar, teknolojik olanaklar, iletişim olanakları, şehrin bireylerinin eğitim seviyesi, bir liman şehri ya da bir fabrika şehri olması ya da turizme yönelik alanları, tarihi geçmişine dair özellikler ve yapıtlar “şehir nedir?” sorusuna verilebilecek cevapları ortaya koyacaktır[4].

Şehirlerin, deneyimlemekte olduğumuz uygarlığın başardığı en iyi şeylere erişim olanağı sağladığı için günümüzde olduğu gibi gelecekte de insanların çoğunun yaşadığı yerler olacağı öngörülmektedir. Şehir insanları olarak bizler, dünyanın temel sorunlarının merkezinde olmakla birlikte çözümünün de merkezindeyiz. Sorunlarımızı ya disiplinlerarası bilgi aktarımı ve kolektif akıl ile çözeceğiz ya da yok olup gideceğiz. Belki de yerel kabiliyetlerle ve teknoloji ile çözemediğimiz sorunların çözümü için daha çok yeteneğin şehirlerimizde yaşamaya davet edilmesi, şehirlerimizin birer cazibe merkezi haline dönüştürülmesi düşünülebilir. Tıpkı 14’üncü ve 17’inci yüzyıllar arasında Floransa’da yaşamış  Medici Ailesi’nin şehri dönüştürdüğü gibi. Rönesans’ın en büyük mali destekçisi olan ve Fibonacci ile birlikte bankacılığın doğuşunda önemli katkıları olan Medici Ailesi’nin, sanatta ve bilimde hamilik yaptıkları dâhilerin listesi Michalengelo’dan Galileo’ya kadar uzanır[5]. Ancak böyle bir çözüm, kaynakları olan ve demokratik toplum düzenine sahip devletler için mümkün olabilir.

UNESCO ve Avrupa Birliği Akıllı Şehirler Danışmanı olarak önemli çalışmalara imza atan Dr. José Antonio Ondiviela;  “Şehirleri cazip kılan nedir?” sorusuna cevap bulmak üzere yola çıkmış; araştırmasının bir parçası olarak, çeşitli uluslararası çalışmalara göre en çekici 140 şehri temel alarak, kullanıcıların beklentilerine ve tercihlerine en iyi şekilde uyum sağlayan şehirleri keşfetmeleri için iOS ve Android destekli bir uygulama geliştirmiştir. Erişilebilir ve kullanımı son derece kolay olan bu uygulama her yıl göstergeleri ve kullanıcı aramalarını gözeterek düzenli olarak güncellenecektir. Dr. Ondiviela’nın araştırması ile hedeflediği, sadece vatandaşların dünyanın en iyi şehrini seçmelerine yardımcı olmak değil, aynı zamanda şehir yönetimlerinin daha müreffeh, yenilikçi, adil ve insani toplumlar yaratmalarına yardımcı olmaktır. Dr. Ondiviela; uygulama ile vatandaşların bir şehri tercih etmesinin satın alma sürecine benzediğini, bu tercihin ardında duygusal ve rasyonel olmak üzere iki bileşen olduğunu, duygusal bileşenin kentin kimliği (geçmiş), dinamizmi (şimdiki) ve gelecek stratejisi ile kurulan “Şehir Manyetizması” (‘Hoşuma gidiyor, rahat hissediyorum, beni zenginleştiriyor, bana ilham veriyor’) ile ilgili olduğunu, rasyonel bileşenin ise “Şehir Kârlılığı” (“iyi hizmetleri var, refah yüksek, yaşam maliyeti karşılanabilir “vb.) ile ilgili olduğunu ortaya koymuştur. Ondiviela; J.J.Rousseau’nun Toplum Sözleşmesi teorisine, adeta “yazılım güncellemesi” yapar gibi gönderme yapmış zira çalışmasında, şehirlerde yaşayan vatandaşlar olarak her birimizin, şehirler ile vatandaşlık sözleşmesi akdetmiş olduğumuzu, bu sözleşmenin şehrin ortak projelerine katkıda bulunma edimi karşılığında, yönetişim, eğitim, istihdam edilebilirlik, aidiyet, sağlık, sosyal hizmetler, çevresel sürdürülebilirlik, kültür,  turizm, hareketlilik, kentsel gelişim ve güvenlik gibi bir dizi hizmet, fayda ve gelişim fırsatı satın aldığımız bir sözleşme olduğunu belirtmiştir. Üstelik vatandaş olarak sözleşmesel edimimiz olan ortak projeye katkıda bulunmakla kastettiğinin sadece vergi ödemek veya farklı bir satın alma gücüne sahip olmak değil, aynı zamanda “zenginlik ve fikir üretme, yaratıcılık, rekabet gücü, değer, deneyim, birlikte yaratma, şehir geliştirme ve iyi bir geleceğe ulaşma hedeflerinin gerçekleşmesini sağlamak olduğunun da altını çizmiştir. Ondiviela, en cazip şehirleri belirlerken, hem yerel yönetimleri hem de vatandaşları bir karşılaştırma yapmaya ve şehirleri “satmak istediğimiz bir ev, hatta yetenekli vatandaşlara kiralamak istediğimiz bir ev” olarak düşünmeye teşvik ediyor. Böyle bir karşılaştırma yapabilmek için şu soruları sormamız gerektiğini belirtiyor: Şehirde, yetenekli bireylerin yaşayabilme olanağı var mı? Maksimum refah elde edilebilir mi? Tüm bunlara makul bir yaşam maliyeti ile erişilebilir mi?

Dr. Ondiviela, ideal şehri seçmek için şehir merkezlerinde yaşayan bizlerin vatandaşlık sözleşmelerimizi gözden geçirmemiz gerektiğine inanıyor. “Belirli bir şehirde yaşamaya değip değmeyeceğini, aldığımız hizmetlere kıyasla yüksek bir bedel ödüyorsak başka bir şehre gidip gidemeyeceğimizi kendimize sormalı ve tam potansiyelimizin farkına varmalıyız” diyor. Ve ekliyor: “Hepimiz tarafından inşa edilmeyen bir şehrin herkese hizmet, fayda ve fırsat sunmasını bekleyemeyiz. Bu bağlamda, “biz de şehir için neler yapabiliriz, bir şeyleri iyileştirmek ve şehrin gelişimine katkıda bulunmak için neler üretebiliriz, kısacası şehrin ortak yaratıcıları nasıl olabiliriz” Akıllı Şehir paydaşları (hükümetler, yerel yönetimler, teknoloji üreticileri, uzmanlar ve vatandaşlar)  şehirleri dönüştürme ve daha çekici hale getirme arzularını, sürecin uzunluğundan cesaretleri kırılmadan, şehirde yaşayan ve tüm paydaşların katılımını sağlayarak şu üç ana eksen etrafında inşa etmelidir: Şehircilik, hümanizm ve teknoloji.”

C. AKILLI ŞEHİR KAVRAMI: TÜRKİYE VE DÜNYADAN UYGULAMA ÖRNEKLERİ İLE TANIMLAMA

“Akıllı Şehir” kavramını eksiksiz olarak ortaya koyan tek bir tanım bulunmamaktadır. Akıllı Şehir tanımı, ihtiyaçlardan hareketle şekillenmiş ve değişen ihtiyaçlar ile uygulama örneklerinden hareketle şekillenmeye devam etmektedir. Tanıma geçmeden önce kavram ve uygulama alanları üzerinden düşünecek olursak, bugün Akıllı Şehirler olarak ifade ettiğimiz kavram; geçmişte “zeki kent”, “dijital kent”, “bilişim teknolojilerinin kullanıldığı kent”, sürdürülebilirlik ilkesinden hareketle enerji verimliliğini hedefleyen “çevre dostu kent” olarak adlandırılıp; bu eksende tartışılırken, günümüzde “veri bilimi”, “yapay zekâ” ve “otomasyon” kavramları ile de birlikte ele alınmaktadır. Günümüzde yükselen veri madenciliği uygulamaları, açık veri ve açık kodlu yazılımlar ile Web 2.0. ve sosyal medya uygulamalarının yaygınlaşması 1990’ların sonundan itibaren popülerleşen e-belediyecilik kavramını da dönüşüme zorlamış ve artık e-belediyeciliği de aşan “akıllı şehir” aşamasına geçilmiştir[6]. Bu çalışmanın ilerleyen bölümlerde eksiklikleri üzerinden tekrar değinmek üzere, burada belirtmek gerekir ki 2005 yılında kullanılmaya başlanılan Ulusal Yargı Ağı Projesi (“UYAP”) ile 2006 yılından beri hayatımızda olan E-devlet uygulamasından, bugün 69 mahkemede pilot uygulama olarak başlatılan E-duruşma sistemine geçilmiştir. Akıllı Şehir sistemleri, ülkemizde, yaygın olarak altyapı, araç ve kullanıcılar, trafik yönetimi, hareketlilik yönetimi de dâhil olmak üzere karayolu taşımacılığı ve toplu taşımanın yanı sıra diğer ulaşım türlerinin arayüzleri için bilgi ve iletişim teknolojileri alanında uygulanmaktadır. Trafik sorununun çözümü ve ulaşımın denetlenmesi için geliştirilen akıllı kavşak kontrol sistemi, akıllı trafik lambaları ve EDS ile araç takip sistemi uygulamaları örnek olarak sıralanabilir[7].

Akıllı Şehir; bilgi teknolojileri alt kavramı ekseninde, nesnelerin interneti (IoT) aracılığı ile elde edilen/toplanan büyük verinin izlenerek ve analiz edilerek şehir ekosisteminin bütünleşik ve koordineli olarak çalışmasını sağlayan platformların oluşturulduğu, kullanıldığı ve yönetildiği, karar vericilerin analiz edilen bu verilerle desteklendiği, yapay zekâ, derin öğrenme ve sair teknolojilerin kullanıldığı sistemler bütünü olarak tanımlanmaktadır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 2019 yılında yayımladığı “2020-2023 Ulusal Akıllı Şehirler Stratejisi ve Eylem Planı” kapsamında Akıllı Şehir kavramı: “Paydaşlar arası işbirliği ile hayata geçirilen, yeni teknolojileri ve yenilikçi yaklaşımları kullanan, veri ve uzmanlığa dayalı olarak gerekçelendirilen ve gelecekteki problem ve ihtiyaçları öngörerek hayata değer katan çözümler üreten daha yaşanabilir ve sürdürülebilir şehirler” olarak tanımlanmıştır.  Bilgi Teknolojileri, Akıllı Şehir kavramının en önemli alt kavramı olmakla birlikte; “Akıllı Şehir”, sadece teknolojiyi içermez; içeremez. Akıllı Şehir kavramı, günümüzde, insan ve teknoloji gibi canlı ve cansız varlıklardan oluşan paydaşların sürekli olarak birbirileriyle bilgi aktarımı ilişkisi içinde olduğu bir ekosistemi işaret ettiği için bu uygulama alanı teknoloji ve verinin yenilikçi kullanımını, yeniden üretimini ve aktarımını yönetişimsel mekanizma içinde sağlayan çözümleri de içerir.  

Bir şehrin ileri teknolojiyi haiz akıllı sistemlere sahip olması, Büyük Veri’yi toplayabilmesi, o şehri Akıllı Şehir olarak nitelendirmek için yeterli kabul edilmez. Öncelikle bu son teknoloji sistemlerin birbiri ile uyumlu çalışması, topladığı Büyük Veri ile şehrin gerçek ihtiyaçlarına yönelik çözüm oluşturması gerekir. Ancak bu da yeterli değildir. Yönetişim, hukuk, vatandaş katılımı gibi akıllı şehir süreçlerinin şeffaf, denetlenebilir, demokratik, etkin, çevik ve verimli yönetilmesi sonucu her defasında yeniden üretilen bilginin şehir halkına katma değer yaratacak düzeyde aktarılması şarttır. Bir şehirde, anılan düzeyde bir yönetişim mekanizmasının bulunmayışı, teknolojinin ve kaynakların verimli ve etkin kullanılamaması,  sosyal adaletsizliğin büyümesi ile birlikte ülkenin teknoloji çöplüğüne dönüşmesine sebep olabilecektir.

Tam da bu noktadan hareketle; teknolojik alt yapıya rağmen yönetişim mekanizmalarının eksikliği ve yaptırım gücünün yetersizliği sebebiyle teknolojinin, bugün avukatların, adliye çalışanlarının ve vatandaşın işlerini tam olarak kolaylaştırdığını söylemenin güçlüğüne de değinmek gerekir. 2005 yılından beri adliyelere gitmeden ve 24 saat esasıyla çalışan sistem üzerinden, dava açma, icra takibi başlatma, dilekçe gönderme gibi adli işlemleri gerçekleştirme ihtiyacı Adalet Bakanlığı bünyesindeki UYAP sistemi üzerinden sağlanmaktadır. Bu teknolojik süreç, bugün 69 mahkemede pilot uygulama olarak hayata geçirilen E-duruşmaya evrilmiştir. Ancak UYAP’tan gönderilen elektronik taleplerin insan kaynağındaki yetersizlik ve yönetişim mekanizmasının olmayışı sebebiyle özellikle icra dairelerindeki adliye çalışanları tarafından makul sürede (çoğunlukla hiçbir zaman) yerine getirilememesine, tüm işlemleri adliyeye gitmeden yapma imkânı sağladığını ve böylelikle, personel, maliyet, enerji ve benzeri tasarruflar sağlamayı vadeden bir sistem varken, avukatları, e-taleplerinin kâğıt çıktılarını alıp; adliyeye gitmeye ve işlemlerinin gerçekleştirilmesi için uzun kuyrukları beklemeye mecbur etmektedir.

Avrupa Komisyonu’na göre Akıllı Şehirler; Akıllı Yönetim, Akıllı İnsan, Akıllı Ulaşım, Akıllı Yaşam, Akıllı Ekonomi ve Akıllı Çevre’den oluşan altı özellikten en az bir ya da daha fazlasını ele alan girişimlere sahip şehirlerdir. Genel itibariyle şehirlere yönelik sürdürülebilir mekanizmalar oluşturmayı hedefleyerek hayat şartlarını iyileştirmeyi amaçlayan Akıllı Şehir yaklaşımı Akıllı Yönetişim, Bireyin Farkındalığı ve Katılım, Akıllı Sağlık Uygulamaları, Akıllı Enerji Üretim ve Yönetimi, Akıllı Bina, Bilişim Teknolojileri, Akıllı Kentsel Altyapı ve Akıllı Ulaşımdan oluşan sekiz anahtar alanda ayrışmaktadır[8]. Dünyada, Suudi Arabistan, Barselona (İspanya), Guayaquil (Ekvador), Chengdu, Chonquing, D.M.I.C. ve Macau (Çin), Sondgo-Dong (Güney Kore) uygulamalarında başarılı olmuş Akıllı Şehir’lerdir[9]. Bugün Amerika Birleşik Devletleri’nde drone ile kargo taşımacılığı yapılabilmekte, saatte 25 mil hız limiti olan sürücüsüz taşıtlar ile test sürüşü uygulamalarına devam edilmekte, Londra’da dünyanın en iyi haritalandırma ve ulaşım mobil uygulaması olan “citymapper” kullanılmakta ve bu uygulama 37 ülkede daha kullanılmakta, 3 boyutlu lazer baskı ile Çin’de günde 10 adet beton ev inşa edilebilmekte, Güney Kore’nin Sondgo şehrinde 35 milyar dolarlık yatırımla şehrin her noktası fiber ağlarla birbirine bağlanmış olup; trafik RFID etiketleriyle yönetilmekte, çöp toplama işlemleri ile ilgili veri üretilmekte, Amsterdam’da WI-FI ve radyo frekanslarıyla yönlendirilen akıllı lamba direkleri, sensörler lambaların parlaklığını ayarlamakta, trafik durumu, otopark alanları ve hava kirliliği hakkında veri toplamakta ve paylaşmaktadır[10].

Her gün dünyayı daha yaşanır nasıl kılarız sorusuna cevap oluşturabilecek iyi uygulama örnekleri görüyoruz. Bunlardan biri New York’tan. New York Şehri Sokak Ağaç Haritası Uygulaması (web tabanlı), şehrin sokaklarındaki tüm ağaçlarının dünyadaki en doğru ve ayrıntılı haritasıdır. Bu harita sayesinde, şehir sakinleri, şehrin kentsel ormanını keşfedebilmekte, ağaçları favori olarak işaretleyebilmekte,  arkadaşlarıyla paylaşabilmekte, tüm bakım ve ağaç yönetimi faaliyetlerine katılabilmekte ve faaliyetlerini kaydedip paylaşabilmektedir. Uygulama[11]; Amerika Birleşik Devletleri Ziraat Dairesi Orman Hizmetleri’nin i-Tree yazılımındaki formülleri kullanarak, hava kirliliğinin giderilmesi, karbondioksit depolama, yağmur suyunun yaratacağı baskınları önleme ve enerji tasarrufu sağlamaktadır. Üstelik binlerce gönüllüden oluşan bir kadro bunu gerçekleştirmekte, böylelikle, katılımcı, şeffaf ve çevreci bir Akıllı Şehir örneği deneyimlenmektedir. Ülkemizden de iyi bir uygulama örneği vermek gerekirse, kendilerini küresel iklim krizine karşı çevre teknolojileri geliştiren bir sosyal girişimci olarak tanımlayan Ecording; Ecodrone[12] adını verdikleri insansız hava araçları ile otonom bir şekilde, önceden haritalandırma yaptıkları alanlarda, tohumları toprakla buluşturmakta, ulaşılması zor alanlara tohum topu ateşleyerek sarp alanları ağaçlandırmaktadır. Böylelikle, tohumları çevresel etkenlerden koruyarak onlar için çimlenebilecekleri en verimli ortamı yaratmakta, üç boyutlu yazıcılarla bu araçların ve sistemin belirli parçalarının imalatını da yapmaktadırlar. Vatandaş olarak bizler “Ekording” etiketi gördüğümüz raflardaki herhangi bir ürünün, odağında insan olan ve çevre teknolojileri geliştiren bir sosyal girişimin desteğiyle üretildiğinin farkına varabiliyoruz.   

D. BİR EKOSİSTEM OLARAK AKILLI ŞEHİR İNŞASINA DUYULAN İHTİYAÇ İLE YETKİ, GÖREV VE SORUMLULUK HİYERARŞİSİ 

Şehirlerin, barınma, ulaşım, enerji, güvenlik gibi ihtiyaçlarını gidermek ve sınırlı kaynakların daha verimli ve etkin kullanılmasını sağlamak için yerel yönetimler ve hükümetler tarafından her geçen gün daha da artan şekilde akıllı sistem çözümlerine başvurulmaktadır. Kaynakların günden güne azaldığı dünyamızda, doğal ve maddi kaynaklarını verimli kullanmak, kaynak artırmak, giderlerini azaltmak böylelikle vatandaşa daha düşük maliyetle daha çok hizmet sunmak ve istihdam sağlamak yerel yönetimlerin en önemli işlevidir. Bu işlevin yerine getirilebilmesi, şehirlerin kendilerine özgü Akıllı Şehir inşası ile mümkün olacaktır. Türkiye’de, parlâmenter hükûmet sistemine nazaran daha hızlı, daha etkili, daha istikrarlı bir hükûmet sistemi olduğu iddiasıyla, 16 Nisan 2017 referandumuyla kabul edilen ve 9 Temmuz 2018 tarihi itibarıyla uygulanmaya başlanan başkanlık tipi Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi ile birlikte TBMM’nin yetkileri kısıtlanmış, cumhurbaşkanının yetkileri artırılmıştır. Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi, yetkileri arttırılan Cumhurbaşkanının iş yükünün artmasına, böylelikle irrasyonel bir idari yapının oluşmasına sebep olmuştur[13]. Bu doğrultuda; 2018 yılından beri yerel yönetimlerin bir kısım yetki ve görevleri de merkezi yönetime devredilmeye başlanmış olsa da hâlihazırda, Türkiye’de Anayasa ile belirlenen idari teşkilat yapısı içinde yerel nitelikteki hizmetlerin birçoğunu sağlamakla görevli idari birim belediyelerdir.

Ülkemizde, Akıllı Şehirlere ilişkin politikalar, gerek merkezi yönetimin gerekse yerel yönetimlerin strateji ve eylem planı, yatırım programı gibi üst seviye politika belgelerinde yer almaktadır. Merkezi yönetimde bu alanda yapılacak çalışmalar ve denetimlerde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilidir[14]. Bununla birlikte, yerel yönetimlerde de Akıllı Şehir Müdürlükleri bünyesi altında çalışmalar yürütülmektedir. Ülkemizde stratejik planlarında yer vererek Akıllı Şehir ya da Akıllı Şehir Bileşenleri ile ilgili merkezi yönetimin lokomotifi olacak düzeyde çalışmalar yapan yerel yönetimler arasında, tartışmasız en önemlisi İstanbul Büyükşehir Belediyesidir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi; iştirak şirketi olarak 1986 yılında kurduğu İSBAK İstanbul Bilişim ve Akıllı Kent Teknolojileri Anonim Şirketi ile birlikte Akıllı Şehirler alanında İstanbul başta olmak üzere, Türkiye’nin birçok iline özellikle akıllı ulaşım sistemleri önceliğinde hizmet sağlamaktadır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Akıllı Şehir Müdürlüğü ile Literatür Taraması, Mevcut Durum Analizi, Mimari Tasarım ve Yol Haritasının Oluşturulması fazlarını tamamlayarak “Akıllı Şehirler Master Planı”nı oluşturmuştur. Bu doğrultuda; Akıllı Şehir Endeks Çalışması, Veri İstanbul, Zemin İstanbul, Akıllı Şehir Sözlüğü, Akıllı Şehir Web Sitesi ve Fikir Platformu gibi değerli çalışmalar yürütmektedir[15]. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni; bu kapsamda olamasa bile, Akıllı Şehir alanındaki faaliyetleri ile Antalya Büyükşehir Belediyesi, Bursa Büyükşehir Belediyesi, Karaman Belediyesi, Osmaniye Belediyesi, Karadeniz Ereğli Belediyesi, Bayrampaşa Belediyesi ve Beykoz Belediyesi izlemektedir. Akıllı Şehir uygulamalarının ülke genelinde ihtiyaç analizleri doğrultusunda tasarlanması ve bütüncül bir şekilde uygulanması halinde, Türkiye’nin Gayri Safi Yurtiçi Hasılası’na yılda ortalama 25-30 milyar TL’lik katkıda bulunacağı, 30 büyükşehir belediyesinin Akıllı Şehir olabilmesi durumunda %20 enerji tasarrufu sağlanacağı, akıllı kavşak sistemleri ile trafikte kaybedilen yaklaşık 104 milyon saatin geri kazanılacağı (kavşaklardaki duraklamaların günde ortalama %35-45 azaltılabileceği) öngörülmektedir[16].

Kamu hizmetlerinin iyileştirilmesinde büyük veri, bulut bilişim, mobil platformlar, nesnelerin interneti (IoT) , yapay zekâ, blokzincir (blockchain) gibi yeni teknolojilerden faydalanılabilmesi için süreç ve teknolojik altyapı iyileştirmelerine ihtiyaç olduğu kadar bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanabilecek ve bunlar aracılığı ile ürün ve hizmet üretimini ve kullanımını sağlayacak insan kaynağına da ihtiyaç bulunmaktadır. Ne yazık ki kamu hizmetlerinde çalışanlara sağlanan ücret ve yan hakların yetersizliği, kamu kurum ve kuruluşları ile belediyelerin hatta anonim şirket statüsünde olan belediye şirketlerinin dahi siyasi müdahale alanlarına açık olması, kamuda çalışacak işgücüne, teknolojinin ilerlemesi ve yaygın kullanımı için gerekli olan düşünceyi özgürce ifade edebilecek ve yaratıcılığı besleyecek bir istihdam ortamı oluşturulmamış olması sebebiyle, nitelikli-uzman işgücü kamuda yer bulamamaktadır. İşbu sebeple; Akıllı Şehirler gibi pek çok teknolojik çalışma alanında, kamu, üretim sağlayamamakta; Akıllı Şehir çözümlerini yüksek maliyetli mal ve hizmet alımı ile özel sektörden ve hatta yabancı üreticilerden sağlamak zorunda kalmaktadır. Bu durum, projelerin sürekliliğini olumsuz etkilediği gibi fikri mülkiyete sahip olunamadığı için bilgi ve tecrübenin edinilememesine ve bilgi güvenliği risklerine yol açmaktadır. Akıllı Şehir inşası kapsamında gerçekleştirilebilecek yatırımlar ve atılacak adımlarda, hükümetler, yerel yönetimler ve siyasetçiler ile birlikte, teknoloji şirketleri, yerel yönetimler, şehir plancıları, vatandaşlar ve şüphesiz hukukçuların Akıllı Şehir Ekosistemi içinde oluşturulacak yönetişim mekanizmasına katılımı ve birbirleri ile işbirliği içinde olmaları şarttır. Böylelikle, vatandaşların fikirlerini ortaya koyabilecekleri, teknoloji yetkinliği (teknoloji okur-yazarlığından daha ileri seviyede) elde edebilecekleri, uygulamaları kullanarak öğrenebilecekleri bir bilgi aktarımı ortamı yaratılacak ve bu durum bir yandan Akıllı Şehir çözümlerinin kabul görmesini ve yaygınlaşmasını sağlarken, diğer yandan vatandaşların teknolojik dönüşüme uyum sağlamalarını kolaylaştıracaktır. İnsan odaklı bir yaklaşım bunu gerektirir. Ülkemizde Akıllı Şehir dönüşümünde kolaylaştırıcı ortam oluşturmak ve paydaşları buluşturmak için sınırlı sayıda da olsa kuluçka merkezleri kurulduğu, start-up’lar gibi girişimciliği ve yenilikçi iş modellerini geliştirmeye teşvik edici faaliyetler yürütüldüğü gözlenmektedir.

E. TEKNOLOJİ-HUKUK İLİŞKİSİNDE “HUKUKUN DEVRİMCİ KARAKTERİ” VE TÜRK HUKUK SİSTEMİNDE AKILLI ŞEHİR MEVZUATI İHTİYACI

Hukuk, bireylerin haklarını güvence altına alabilmenin temel koşuludur. Bireylerin haklarının yasalarla güvence altına alınmadığı, şeffaf denetlenebilir, adil ve demokratik olmayan, kurumları işlevsizleştirilmiş, meslekleri itibarsızlaştırılmış bir toplum düzeninde, teknolojik bir gelişim olması beklenemez. Daron Acemoğlu ve James A. Robinson “Ulusların Düşüşü” adlı eserlerinde, Güç, Zenginlik ve Yoksulluğun Kökenleri’ni bu bağlamda ele almışlardır[17]. Teknoloji ile hukuk; teknolojinin hukuka hem problemlerin çözümü için bir üretim alanı yaratması hem de teknolojinin süreç yönetiminin kontrollü ve güvenilir olmasında hukukun desteğine ihtiyaç duyması açısından iki yönlü ve interaktif bir ilişki içerisindedir. Teknoloji sadece bilimsel araştırmaya ihtiyaç duymadığından, üretim, uygulama, vatandaşa erişme, yönetim ve karar alma süreçlerinde sağlayacağı destek düşünüldüğünde hukuk ve teknoloji ilişkisinin etkin bir ilişki olduğu çok açıktır. Belirtmeliyiz hukuk; teknolojik yenilikler doğrultusunda bağımsız kurumlarının yardımıyla, topluma güvence sağlamak, böylelikle bireysel becerilerin de ortaya çıkmasına ortam hazırlamak, kendi alanında yeni çalışma alanları yaratmak ve bu alanları düzenlemek ile ilgili olarak “devrimci bir karaktere” sahiptir. Elbette ki meselelerin çözümünde, sağlam bir hukuk sistemine, demokratik kurumlara, bağımsız bir yargıya ve iyi hukukçulara ihtiyaç olacaktır.

Akıllı Şehir Ekosistemi inşası için ulusal ve yerel düzeyde ülkeye özgü ve birbiriyle uyumlu bir yönetişim yapısının oluşturulması ve bu yönetişim yapısına merkezi yönetim, yerel yönetim, teknoloji şirketleri başta olmak üzere özel sektörde faaliyet gösteren kuruluşlar, sivil toplum örgütleri, akademisyenler, uzmanlar ve vatandaşların karar verici düzeyde dâhil olması sağlanmalıdır. Bu yönetişim mekanizmasının unsurları olan farklı disiplinlerden gelen kişilerin gerçekleştireceği ihtiyaç analizleri ve hazırlayacakları yol haritalarının yasal zemini için hukukçuların ve siyasetçilerin de desteğine ihtiyaç bulunduğu tartışmasızdır. Akıllı Şehir Ekosistemi inşası sırasında, merkezi ve yerel yönetimler tarafından ortaya konan hedefleri gerçekleştirebilmek için gerekli bazı yasal düzenlemeler olmakla birlikte, bu düzenlemelerin çoğu, paydaşların faaliyet alanları ile sınırlı olup; her bir hedef ve paydaş dikkate alındığında, bu yasal düzenlemeler arasında fonksiyonel ve birbiri ile uyumlu bir hukuki ilişki kurabilmenin neredeyse imkânsız olduğu anlaşılmaktadır.  Akıllı Şehir uygulamalarında, mevzuat (regülasyon) kapsamında değerlendirilebilecek başat belgeler, merkezi yönetimin Kalkınma Planları ve Strateji ve Eylem Planları ile yerel yönetimlerin Strateji ve Eylem Planlarıdır. Akıllı Şehir Strateji Belgeleri, paydaşları ve birbirleri ile olan ilişkileri çok belirgin ve derli toplu ifade etmekten uzaktır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 2020-2023 Ulusal Akıllı Şehirler Stratejisi ve Eylem Planı’nında da bu yapısal dağınıklıktan bahsedilmiş ve bu dağınıklığın mevzuat alanında da kendini gösterdiği ifade edilmiştir[18]. Tek ve bütünleşik bir Akıllı Şehir Mevzuatı bulunmamasına ve mevcut mevzuatın dağınık ve birbiriyle bağlantısız bir yapıya hizmet etmesine rağmen, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Akıllı Şehir alanındaki bu en önemli regülasyonu ile Akıllı Şehir inşası için belirlenen hedef, strateji ve eylemlerin her biri ile ilgili hem mevcut mevzuat derlemesi gerçekleştirilmiş hem de ihtiyaç duyulan mevzuat tespiti yapılmış olduğundan, şüphesiz bu çalışma, Akıllı Şehir Mevzuatı ile ilgili gerçekleştirilmiş en kapsamlı ve en önemli çalışmalardan biridir. Akıllı Şehirlere ilişkin tek ve bütüncül bir mevzuata sahip olmama konusunda Türkiye yalnız değildir. Kıta Avrupası hukuk sistemini haiz Hollanda ve Almanya’da da durum benzerdir.

Türkiye’de Akıllı Şehirler ile ilgili mevzuat, hizmetin yürütülmesi ile ilgili düzenlemelerden değil; kurumların yetki ve görevlerini tanımlayan düzenlemelerden oluşmaktadır. Bu durumun, zaman zaman görev ve yetki çatışmalarına ve kurumların ortak bir çalışma ortaya koyamamalarına sebep olduğu görülmektedir. Örneğin, 3194 Sayılı İmar Kanunu’nun büyük bir kısmı revize edilmiş olmasına rağmen Akıllı Şehir bağlamında yeniden ele alınması gerektiği, bütün uygulama imar planları, nazım imar planlarının bu kanuna göre yürütülmesi ve bu konularda belediyelere verilmiş çok geniş yetkiler olması sebebiyle, uygulamada, şehir plancı ya da mimarların oluşturduğu planların ve kent sakinlerinin görüşlerinin belediyeler tarafından dikkate alınmadığı uygulayıcılar tarafından dile getirilmektedir.

Bununla birlikte; dağınık yapıdaki çeşitli mevzuat hükümleri arasında Akıllı Şehir Ekosistemi inşasını gerçekleştirmeyi teşvik edici ve kolaylaştırıcı yasal düzenlemelerin de bulunduğunu belirtmek gerekir. Örneğin, Türkiye’de Akıllı Çevre bileşeni ekseninde ve Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetimi Yönetmeliği kapsamında konteynerlerin etiketlenmesi ve takibi ile birlikte atıklar ayrıştırılmakta ve geri dönüşüme tabi tutulmaktadır. Çevre Kanunu’nun depozito-iade sistemi ile ilgili; “Kaynakların verimli yönetimi ve plastik poşetlerden kaynaklanan çevre kirliliğinin önlenmesi amacıyla plastik poşetler satış noktalarında kullanıcıya veya tüketiciye ücret karşılığı verilir.” Ek Maddesi ile birlikte plastik poşetlerin ücretlendirilmesi uygulaması yürürlüğe girmiştir.

Yine 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu’nda; özellikle genç ve yeni işletmeleri geliştirmek amacıyla; girişimci firmalara ofis hizmetleri, ekipman desteği, yönetim desteği, mali kaynaklara erişim, kritik iş ve teknik destek hizmetlerinin bir çatı altında tek elden sağlandığı yapılar olarak tanımlanan kuluçka merkezlerine, teknoloji geliştiricisi Ar-Ge kurum ve kuruluşları ile teknoloji kullanıcısı sanayi şirketleri veya diğer teknoloji ya da Ar-Ge kurum ve kuruluşları arasında bilgilendirme, koordinasyon, araştırmayı yönlendirme, yeni Ar-Ge şirketlerinin oluşturulmasını teşvik etme, işbirliği geliştirme, fikri mülkiyet haklarının korunması, pazarlanması, satılması, fikri mülkiyetin satışından elde edilen gelirlerin yönetilmesi konularında faaliyet gösteren Teknoloji Transfer Ofisi (TTO),’ne, aynı sektör grubunda ve bu sektör grubuna dâhil alt sektörlerde faaliyet gösteren girişimcilerin yer aldığı tematik teknoloji geliştirme bölgeleri olan İhtisas Teknoloji Geliştirme Bölgesi’ne (İhtisas TGB)  yer verilmiş olup; anılan yerlere ilişkin destek ve muafiyetler de aynı Kanun’da düzenlenmiştir.

Akıllı Şehir uygulamalarının ulusal ve uluslararası düzeyde kişisel verinin korunmasına yönelik mevzuat ile uyumlu olmasını sağlamak üzere 6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu yürürlüğe girmiştir. Ancak anılan Kanun’un uygulanmasında kamu kurum/kuruluşları arasında veri paylaşımı hususunda belirsizlikler yaşanmakta olduğu, bazı kurumlarca kişisel verinin korunması mevzuatının açık veri konusunda çalışma yapmanın önünde engel olarak kabul edildiği gözlemlenmektedir.

Öte yandan; Akıllı Şehir alanında bilgi güvenliği alanında ülkemizde Enerji Sektöründe Kullanılan Endüstriyel Kontrol Sistemleri Bilişim Güvenliği Yönetmeliği, Elektronik Haberleşme Sektörü’nde Şebeke ve Bilgi Güvenliği Yönetmeliği, 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlarla İlgili İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunu gibi yürürlükte çok sayıda mevzuat bulunmakla birlikte siber güvenliği bütüncül olarak yönetecek tek ve kapsamlı bir mevzuat bulunmamaktadır.

Mevzuat eksikliğine ilişkin ihtiyaç tespitlerine örnek olarak yine 4734 Sayılı Kamu İhale Kanunu ve Akıllı Şehir uygulamalarını teşvik ederek destekleyecek ilgili tüm mevzuatın, Ar-Ge’ye dayalı tedarik felsefesi ile yeniden gözden geçirilmesi, çevik bir yönetim sağlayacak bir yasa modeline dönüştürülerek güncellenmesi gerektiği, tedarik sürecinde yapılan ihaleler ile gerçekleştirilen mal ve hizmet alımlarında kullanılan teknik şartname ve sözleşmelere “Akıllı” sistemlere dair düzenlemelerin konulması, referans şartname ve sözleşmelerin hazırlanması gerektiğine dikkat çekilmiştir. Bu çalışmadan hareketle, hukukçuların, Akıllı Şehir Ekosistemi paydaşları ile karşılıklı etkileşim içerisinde bulunarak teknoloji ile uyumlu adil, insancıl, şeffaf, hesap verebilir/denetlenebilir ve çevik yönetim süreçlerine hizmet edecek bir mevzuat üretmesi zorunludur.

F. SONUÇ

X Kuşağından Alfa Kuşağı’na geçen süreçte teknolojide ve toplumsal yapılarda meydana gelen değişiklikler yeni meseleleri doğurduğu gibi hukukta yeni çalışma alanları da açmaktadır. Yapay Zeka, mesleklerimizi elimizden alacak mı? Robotlar mı bizi yönetecek, biz mi onları yöneteceğiz? Sorularının cevaplarını düşünürken, başka bir dünya mümkün mü sorusuna da cevap arıyoruz.  Doğru kurgular uygularsak, ihtiyaçlardan doğan Akıllı Şehirler ile özgür aklı ve girişimciliği besleyen, vatandaşlarını bağımsız yargıya sahip güçlü bir hukuk sistemi ile güvence altına alan, yaratıcı, sosyal, insancıl ve demokratik “İyi Şehirler” yaratmak mümkün.  

Yararlanılan Kaynaklar

[1] Worldwatch Enstitüsü, Dünyanın Durumu, Bir kent Sürdürülebilir Olabilir mi?, Editör Mastny Lisa,  Çeviren Kutluay Duygu, 1.Basım, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, TEMA, İstanbul Aralık 2016,

[2] Deutsche Welle Türkçe 21/12/2020. The 2018 Revision of World Urbanization Prospects produced by the Population Division of the UN Department of Economic and Social Affairs (UN DESA) notes that future increases in the size of the world’s urban population are expected to be highly concentrated in just a few countries. (https://www.dw.com/tr/d%C3%BCnya-2021-y%C4%B1l%C4%B1na-78-milyar-ki%C5%9Fiyle-giriyor/a-56011588)

[3] “Akıllı Yönetişim: Analiz, planlama, uygulama ve politika yapımı gibi kamu yönetimi süreçlerinde şeffaflık, katılımcılık ve hesap verebilirlik prensipleriyle klasik kamu yönetimi yöntemlerinden farklı olarak daha hızlı, daha doğru ve etkin karar vermeyi sağlayan bir yönetişimi ifade etmektedir.” Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2020-2023 Ulusal Akıllı Şehirler Stratejisi ve Eylem Planı, S.23.

[4] Ural, Şafak, “Şehir Bilinci”, II. Uluslararası Felsefe Kongresi 11-13 Ekim 2012: Şehir ve Felsefe Bildiri Kitabı, Editör: Gürkan Kaya, A. Kadir Çüçen, Bursa Kültür A.Ş. Bursa, Şubat 2013, S. 16-20. https://www.safakural.com/makaleler/sehir-bilinci,

[5] Ferguson, Niall, Dünyanın Finansal Tarihi, Paranın Yükselişi, Çevirmen Barış Pala, Yapı Kredi Yayınları, 3.Baskı, 2015.

[6] Ersen, Haldun, Akıllı Şehir Uzmanlık Sertifika Programı Eğitim Materyali: Dijital Dönüşüm Sürecinde Akıllı Şehir Yönetiminin Geleceği ve Uygulamaları, Menagement Plus Danışmanlık, Ocak 2021,S.3

[7] İsbak İstanbul Bilişim ve Akıllı Kent Teknolojileri A.Ş. Akıllı Ulaşım Sistemleri alanında ulaşım planlama, coğrafi bilgi sistemleri, trafik denetleme sistemleri (EDS), trafik ölçüm sistemleri, kavşak kontrol ve sinyalizasyon sistemleri, toplu ulaşım bilgilendirme sistemleri, ulaşım yönetim merkezi hizmeti, toplu ulaşım kamera sistemleri, araç içi kamera (CCTV) ve personel devam kontrol sistemi (PDKS), mobil hizmetler, filo yönetim, araç takip, tünel sistemleri, ücretli geçiş sistemleri, otopark bilgilendirme sistemleri konularında hem Ar-ge ve inovasyon çalışmaları yapmakta hem de entegratör firma olarak hizmet vermektedir. Bununla birlikte; engelliler için erişilebilir-temassız yaya butonu, trafik bilincini geliştirme amacına yönelik çocuklar için trafik eğitim parkları, hikayematik, akıllı geri dönüşüm otomatı gibi topluma değer katan, sürdürülebilir projeler hayata geçirmekte, ekonomik parametreler, teknolojiye erişim imkânı ve insan kaynağı elverdikçe bu projeleri tüm Türkiye genelinde uygulamaya çalışmaktadır.   

[8] Ersen, Haldun, 2020-2023 Ulusal Akıllı Şehirler Stratejisi ve Eylem Planı Sunumu, Management Plus Danışmanlık.

[9] Herzberg, Caspar Akıllı Şehirler Dijital Ülkeler, Editör: Dicleli, Zülfü, Çeviren: Özata, Nadir, İnfoloji, Optimist Yayın Grubu San. Ve Tic. Ltd. Şti, İstanbul, Mart 2018.

[10] T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 2020-2023 Ulusal Akılı Şehirler Stratejisi ve Eylem Planı, 2019. S.8

[11] https://tree-map.nycgovparks.org/

[12] https://ecording.org/ecodrone/

[13]Gözler, Kemal, 2019, İlk Yayın Tarihi: 27 Aralık 2019, Saat 18:00 (https://www.anayasa.gen.tr/cbhs-bilanco.htm)

[14] Ersen, Haldun, 2020-2023 Ulusal Akıllı Şehirler Stratejisi ve Eylem Planı Sunumu, Management Plus Danışmanlık.

[15] İstanbul Büyükşehir Belediyesi 2019 Yılı Faaliyet Raporu, https://www.ibb.istanbul/SitePage/Index/176

[16] Ersen, Haldun, 2020-2023 Ulusal Akıllı Şehirler Stratejisi ve Eylem Planı Sunumu, Management Plus Danışmanlık.

[17] Acemoğlu, Daron, Robinson A. James, Ulusların Düşüşü, Çevirmen: Faruk Rasim Velioğlu, Baskı 1, İstanbul, Doğan Kitap, 2013.   

[18] T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 2020-2023 Ulusal Akılı Şehirler Stratejisi ve Eylem Planı, 2019. S. 33-182.

Yazar           
balbarak@gmail.com